ŞİRKET YÖNETİCİLERİNİN TAKSİR NEDENİYLE CEZAİ SORUMLULUĞU​

Şirket yöneticileri, ticari şirket adına karar alma ve alınan kararları icra etme yetkisini haiz ve/veya imza yetkisi bulunan, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri, limitedşirketlerde şirket müdürü/müdürleri, genel müdür, genel müdür yardımcıları gibi sıfatlar taşıyan kısaca; ticari şirketin yönetim ve temsil görevlerini yürüten ve kanunlarla belirlenen geniş hak ve yükümlülüklere sahip kişilerdir. Şirket yöneticilerine tanınan bu geniş kapsamlı yetkiler, aynı oranda ödev ve yükümlülüğü de beraberinde getirmektedir. Şirket yöneticileri, üzerlerine düşen bu ödev ve yükümlülükleri gerektiği gibi yerine getirmedikleri takdirde başta 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu olmak üzere birden fazla kanundan doğan idari, hukuki ve cezai sorumlulukları bulunmakta olup bu sorumluluklardan bir tanesi de şirket yöneticilerinin iş güvenliği ve özen yükümlülüğünden kaynaklanan işyeri kazalarında taksir nedeniyle cezai sorumluluktur.

Öğretide iş kazası, “işçinin işverenin hâkimiyeti altında bulunduğu bir sırada onun için ifa ettiği işten veya iş dolayısıyla dış bir sebeple aniden meydana gelen bir olay sonucu uğramış olduğu kaza” olarak ifade edilmektedir. Bilindiği üzere, dikkat ve özen yükümlülüğünün ihmal edilmesi nedeniyle ülkemizde çok sayıda iş kazası meydana gelmekte olup iş kazaları işçiler üzerinde manevi ve maddi boyutu ciddi zararlar meydana getirebilmektedir. Bu zararlar işçinin iş kazasından kaynaklı beden bütünlüğünün bozulması, çalışamaması, kaza sebebiyle hastane, tedavi masrafları gibi bir takım maddi yükümlülüklere maruz kalması ve hatta işçinin iş kazası sebebiyle ölümü gibi durumlarla örneklendirilebilir. Bu tür iş kazaları, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde daha yaygın görülmektedir. Dolayısıyla, yaşanan iş kazaları ve bu kazalar neticesinde ortaya çıkan mağduriyetlerin önüne geçmek adına gerek kanun gerekse yönetmeliklerde iş sağlığı ve güvenliği alanında alınması gereken önlem ve tedbirlerin neler olduğu titizlikle düzenlenmektedir. Şirketi yönetim ve temsil yetkisine sahip şirket yöneticileri de üzerlerine düşen sorumluluk bilinci ile bu önlem ve tedbirlere uymakla yükümlüdür. Aksi halde yaşanan iş kazaları neticesinde kaçınılması imkansız sonuçlar doğmakta ve şirket yöneticilerinin kusurlu olmaları durumunda cezai sorumlulukları gündeme gelmektedir. Bununla birlikte, bazı durumlarda iş kazası neticesinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması veya eksik alınması nedeniyle doğacak olan cezai sorumluluğun kimde olduğununtespiti noktasında zorluklar bulunmaktadır.

Gerçekten ceza hukukundaki diğer suçlara nispeten iş kazalarında failin tespiti daha zordur. Fakat neredeyse tamamen taksirli suç niteliği gösteren iş kazalarında faili belirlemek zor olmakla birlikte bir o kadar da önemlidir. Cezai sorumluluğun kimde olduğunun tespiti için öncelikle emir ve talimat verme yetkisinin kimde olduğunu belirlemek gerekir. Bu durum nedeniyle somut ve soyut işveren ayrımı zorunluluğu doğmuştur. İşçiye işle ilgili konularda emir ve talimat veren kişiye somut işveren, işçinin çalışma ediminin sahibi olan kişiye de soyut işveren denilmektedir. Bu ayrıma göre, işverenin tüzel kişi olması durumunda talimat yetkisini kullanan tüzel kişi işveren şirketin yetkili organı, somut işveren konumunda olacağından bu noktada cezai sorumluluk sahibini belirlemek kolaydır. Bilindiği üzere cezai sorumluluk şahsi olmakla birlikte Türk Ceza Kanunu’nun 20. Maddesinin 2. fıkrasında “Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.” hükmü gereğince tüzel kişilerin cezai sorumlulukları bulunmamaktadır. İşverenlerin genel itibariyle tüzel kişi olmaları nedeniyle bu noktada, cezai sorumluluğu bulunmayan tüzel kişi işveren şirketin,yönetim yetkisine sahip ve/veya iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alma yükümlülüğü bulunan gerçek kişilerden oluşan yetkili organlarının cezai sorumluluğu bulunmaktadır. Bu durumda, somut işveren konumunda bulanan şirket yöneticileri tarafından iş kazalarının önüne geçilmesi gayesiyle faaliyet alanlarına ilişkin olarak öngörülen güvenlik önlemlerinin ihmal edilmesi durumunda yöneticilerin taksirle işlenen suçlardan dolayı Ceza Hukuku açısından sorumlu tutulabilmeleri mümkündür. Faili belirmede asıl zorluk teşkil eden durum, soyut ve somut işverenin gerçek kişi olmasıdır. Bu durumda ise kusurluluğu oranında somut işveren kabul edilen yasal temsilcisinin cezai sorumluluğu söz konusu olacaktır.

İş kazalarında failin belirlenmesinin olduğu kadar kusur tespiti de oldukça önemli ve zordur. Bu nedenle, şirket yöneticilerinin taksirle işlenen suçlardan dolayı ceza hukuku uyarınca doğan sorumlulukları belirlenirken her olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilme yapılmadır. Bu değerlendirmeler yapılırken yöneticilerin sorumluluğu ve verilecek cezaların belirlenmesi için, şirket yöneticilerince görev ve yetki alanlarına göre kendi uhdesinde olan hangi tedbirlerin alınıp alınmadığına, denetimin yapılıp yapılmadığına ve bu yönde olumlu ve olumsuz hangi eylemlerin söz konusu olduğuna bakılmalıdır.

Yargıtay Kararları doğrultusunda şirket yöneticilerinin taksirle işlediği bir suçtan dolayı ceza alması için, gerçekten gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığı ve bu hususta atfedilebilecek bir kusurun söz konusu olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Şirket yöneticilerinin kanun ve yönetmeliklerde belirtilen “yapma” ve “yapmama” yükümlülüklerini yerine getirip tüm tedbirleri alarak bu sorumluluklar kapsamında her türlü denetimin yapılmasını sağladıkları, var olan olumsuzlukların ortadan kaldırılması için gereken tüm özeni gösterdiklerinin tespiti ile üzerlerine atfedilecek bir kusur tespit edilemediği takdirde yöneticilerin cezai sorumluluğundan bahsetmek olanaklı görünmemektedir. Nitekim, ceza sorumluluğunun doğması için kusur şarttır.

Sonuç olarak, iş kazasının gerçekleşmesi ile ortaya çıkan taksirle yaralama ve ölümüne sebebiyet verme gibi suçların işlenmesinde şirket yöneticilerinin herhangi bir kastının yahut kusurunun bulunmadığının, üzerlerine düşen dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun olarak talimat ve prosedürleri gereği gibi yerine getirdiklerinin ispat edilmesi halinde sorumluluktan kurtulabileceklerdir. Aksi halde, şirket yöneticilerinin şirket faaliyetleri esnasında gerçekleştirdikleri eylem ve işlemlerinde sorumluluk bilincine aykırı şekilde ihmalkâr davranmaları halinde gerek kanunlarda yapılan düzenlemeler gerekse Yargıtay kararları doğrultusunda Ceza Hukuku anlamında sorumlulukları bulunmaktadır. Tüm bu hususlar, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen cezaların şahsiliği ilkesi gereğince şirket yöneticilerinin sorumluluklarının belirlenmesi adına şirketin faaliyeti sırası işlenen her bir taksirli suç bakımından ayrıca ve titizlikle dikkate alınmaktadır.

Av. Aslı Elmalı